Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir gece ansızın.

Resim
Yoğun bir iş temposunun içinde günler günleri haftalar haftaları kovalarken, Gökhan aradı bir gün.   Haftaya hem Pazartesi hem Salı tatil, bayram sebebiyle, kaçsak mı bir yerlere dedi. Benimse çalışmam gerek, işler yoğun, gelip giden müşteriler var. Sonra bir anda Cuma gecesi değişti her şey. Gelenler gelmekten vazgeçti, gidenler erken gitti ve o 2 gün bana da tatil oluverdi. Aradım Gökhan’ı o gece ansızın, hadi dedim, gidelim. Cuma gecesiydi, o kısa konuşmadan sonra Cumartesi gecesi tekrar konuştuk, kısa ve öz, sabah seni alırım, tamam gelirken ara, alışverişi yolda yaparız. Bu kadar. Ve sabah buluşup yola çıktık. Hava nefis, yumuşak, güneşli… Günlerden Pazar. Etraf sakin. Hiç acelemiz yok. Önce Kağıthane’de Zuzu Börekten efsane Adana böreği yedik…   Ağır ağır kahvaltımızı edip yola çıktık. Yolda kimsecikler olmayınca nasıl geçtiğini anlamadan Tekirdağ’a vardık ama birkaç kısa mola verdik.   Melih Öge’de çorba, birkaç otomobil bayiinde inceleme vs. Sonra Keşan’a geldi

Daha yiyelim hey hey

Resim
Doğada ne yapmak istediğiniz çizginin ne tarafında durup hangi yöne bakmak istediğinize göre değişir. Bazen sırtına çantayı alır dağ tepe yollara düşersin. Çadır bile almaz, barınak yaparsın tenteyle. Bazen arabanın bagajını tıka basa doldurur,   neredeyse evinin konforunu taşırsın yanında. Bu sefer Ethem ve Ekrem ile beraber 3 kişiyiz. Acelemiz yok, malzememiz bol, Ethem’in arabası yeterince büyük. Deniz kenarında kamp kurup kendimizi yemeğe ve içmeye vereceğiz. Cumartesi sabahı 8:30’da Ataköy’de buluştuk. Arabaya yerleşip yola çıktık. Önce benzin istasyonunda durduk, yakıt almak için ama Ethem 2 torba dolusu poğaça börek ve meyve suyuyla döndü. Hem arabanın hem bizim depoları doldurmuş olduk. Hava yumuşak, güneşli ve yollar sakindi. Yavaş yavaş sohbet ede ede Tekirdağ’a geliyorduk ki Melih Öge’ye uğrayıp çorba içmeden devam etmenin gezinin ruhuna aykırı olduğuna karar verip, durduk. Birer kelle paça çorbasını bol sarımsaklı, sirkeli ve acılı mideye gönderip, yeme içme

Monopetra Kayalıkları ve Free Solo

Resim
Sabah çok da erken çıkmaya gerek yok dedik. Ne de olsa istikamet Kırklareli Demirköy civarı. Yaklaşık 3 saatlik yolculuk. 7-8 arası çıksak kâfidir dedik. Gökhan evden çıkarken seni ararım dedi. Aradığında “araba yok” dedi. Sokakta bıraktığı yerde değilmiş araba. Çalındı mı korkusu ile geçen huzursuz bekleyişten sonra Gökhan’dan ikinci telefon geldi. Trafik arabayı çekmiş. Gökhan otoparka gidip arabayı aldı, tabi bir sürü de masraf oldu. Böylece gezimiz tatsız başlamış oldu. Yola çıkınca her şey geride kaldı. Ne berbat geçen iş hayatı ne de sabah stres yaratan park cezası. Otoyol üzerinde kısa bir mola verdik. O moladaki çöp kamyonu sanki bize mesaj verir gibiydi. “önemli olan dertleri süpürmek, caddeleri süpürmek kolay” Sabah 10:30’da başlangıç noktamıza vardık. Yenice, Demirköy arasında orman yoluna girdik. Amacımız önce Monopetra Kayalıklarına gitmek, sonrasında da vadide kamp kurmak. Ertesi gün de geri dönmek. Arabayı yoldan uzakta uygun bir yere park edip, eşyaları

Hapşırık Bey ile Sakar Efendi

Resim
Nisandaki kampın üzerine bir de mayıs ekleyelim dedik Gökhan’la...   Daha önce gittiğimiz ve çok memnun kaldığımız Kerevizdere’ye gitmeye karar verdik. Yanımızda Ulvi’de vardı. Ulvi yemek konusunda epeyi becerikli ve her şeyden önemlisi istekli olduğu için, kampın temasını “daha yiyelim hey hey” olarak belirledik. Planımız Cuma akşamı yola çıkmaktı. Ulvi önceden yiyecek içecek alışverişini yapacak, kamptaki ziyafet için her tür hazırlığı tamamlayacaktı. Elbette işler yolunda gitmedi. Ulvi’nin ufak tefek ailevi sıkıntıları sebebiyle istediği hazırlığı yapamadı. Alış verişi de olabildiğince tamamladı. Yine benzer sebeplerden yola akşam değil de gece çıkabildik. Neyse ki gece yarısından sonraya kalmadık. Melih Öge’de gece çorbası için durduk. Güzel birer çorba ile enerji depolayıp yola devem ettik. Gece yarısından sonra Eceabat’a vardık. Harika bir hava ve nefis bir ay vardı. Ortalığı neredeyse gündüz gibi aydınlatacak kadar ışık veriyordu dolunay… Sonrasında müzik v

6 Silahşorlar

Resim
Uzun ve kasvetli bir kışın ardından güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Halen bizimle tam iş birliği yapmasa da önümüze bazı fırsatlar çıkarttı. Tüm kış kapalı ve yağmurlu ve de oldukça soğuk geçti. Biraz bizim tembelliğimiz, biraz gündelik hayatın keşmekeşi, biraz da doğa ananın engelleri sebebiyle kışı kamp yapamadan geçirdik. Bahar yüzünü gösterir göstermez kamp planı yapmaya başladık. Bu sefer de geniş bir katılım planlayarak yola çıktık. 10 kişi olacaktık. Ama maalesef hem hava durumu hem de bazı kişisel sebepler planın gerçekleşmesine imkân vermedi. O yüzden bir kaç erteleme sonrası Nisanın 3.haftası Saroz’a gitmeye karar verdik. Bu sefer 6 kişi olabildik. Ben, Gökhan, Ulvi bir araç, Altuğ, Soner ve Mustafa bir araç toplam 6 kişi Cuma gecenin ilerleyen saatlerinde yola çıktık. Yol boyu çorba içecek yer aradık ama yolculuğumuza gece 2:00 civarında başladığımız için her yer kapalıydı. Ulaşımı kolay, yolculuk süresi az ve bildiğimiz yer olduğu için Sa