Bir gece ansızın.
Yoğun bir iş temposunun içinde günler günleri haftalar
haftaları kovalarken, Gökhan aradı bir gün.
Haftaya hem Pazartesi hem Salı tatil, bayram sebebiyle, kaçsak mı bir
yerlere dedi.
Benimse çalışmam gerek, işler yoğun, gelip giden müşteriler
var.
Sonra bir anda Cuma gecesi değişti her şey. Gelenler
gelmekten vazgeçti, gidenler erken gitti ve o 2 gün bana da tatil oluverdi.
Aradım Gökhan’ı o gece ansızın, hadi dedim, gidelim. Cuma
gecesiydi, o kısa konuşmadan sonra Cumartesi gecesi tekrar konuştuk, kısa ve
öz, sabah seni alırım, tamam gelirken ara, alışverişi yolda yaparız. Bu kadar.
Ve sabah buluşup yola çıktık.
Hava nefis, yumuşak, güneşli… Günlerden Pazar. Etraf sakin.
Hiç acelemiz yok. Önce Kağıthane’de Zuzu Börekten efsane Adana böreği
yedik… Ağır ağır kahvaltımızı edip yola
çıktık.
Yolda kimsecikler olmayınca nasıl geçtiğini anlamadan
Tekirdağ’a vardık ama birkaç kısa mola verdik.
Melih Öge’de çorba, birkaç otomobil bayiinde inceleme vs.
Sonra Keşan’a geldik. Alış verişi orada yaptık. Şirin’de
kokoreç yemeği de ihmal etmedik. Bu sefer akşam yemeğine rakı da davetli.
Kendisi ile Keşan’da tekel bayiinde buluştuk…
Alışveriş ve öğle yemeği işini tamamlayıp yola devam ettik
ve öğleden sonra Kerevizdere’ye vardık. Evet, yine aynı yer. Ama ne yapalım,
eşya taşımak zorunda kalsak da çok verimli bir alan.
Eşyaları bıraktığımız gibi Gökhan hazırlanıp suya girdi. Bu
sefer akşam yemeği için iddialı. Ben de yakacak toplayıp, düzenledim. Hatta
zaman kaldı çadırı bile kurdum.
Üstüne biraz da dinlendim.
Sonra Gökhan geldi,
elinde akşam yemeği ile. Zaten var olan yemeğimize yenisi de eklenmiş
oldu. Balığın yoldaşı da şişede onla buluşmayı bekliyor zaten…
Akşam olunca ateşi yakıp, yemeği hazırladık. Harika bir
yemek ve 50 lik rakı ile şenlenince bir de parti verelim dedik kendimize…
Müzikle dans edip, klip çektik, bir de üzerine film seyretmeye karar verdik. Yanımda tablete yüklü film getirmiştim. Ama hem yol, hem içki hem de çalışmanın yorgunluğuyla uykumuz geldi. Filmi bitiremeden yatmaya karar verdik.
Ancak uyuyamadık.
Müzikle dans edip, klip çektik, bir de üzerine film seyretmeye karar verdik. Yanımda tablete yüklü film getirmiştim. Ama hem yol, hem içki hem de çalışmanın yorgunluğuyla uykumuz geldi. Filmi bitiremeden yatmaya karar verdik.
Kamplarda genelde uyku konforunu bozacak bir şey mutlaka
olurdu. Rüzgar, yağmur, zemin, soğuk vs. bu sefer hiçbiri yoktu. Şartlar
kusursuzdu.
Ama uyuyamadık.
Gece boyu gördüğümüz kabuslar yüzünden ha bire uyandık. Hatta
birbirimizi korkuttuk bile. Sabaha karşı anca uykuya daldık. Dolayısıyla da erken
kalkamadık ve Gökhan’ın sabah dalış planı iptal oldu. Biz de güzelce
kahvaltımızı yapıp toparlandık.
Büyük Kemikli’de öğleden sonra dalışı yapmaya karar verdik. Oraya varınca Gökhan dalışa gitti ben de arabada dün yarım kalan filmi bitirdim.
Büyük Kemikli’de öğleden sonra dalışı yapmaya karar verdik. Oraya varınca Gökhan dalışa gitti ben de arabada dün yarım kalan filmi bitirdim.
Hava kararmaya yakın yola çıktık ama önce Kabatepe yakınında
durup sahilde günbatımı eşliğinde akşam yemeğimizi yedik. Bir gece önceye göre
hava çok soğudu ama yine de harika bir yemek molası oldu.
Akşam yemeğinden sonra dönüşe geçtik. Keşan yakınında
benzincide araba yıkama molası vedik yine. Bir çeşit ritüel oldu bu da… Tatil dönemi
olduğu için yollar tenhaydı. Hatta İstanbul içinde dahi fazla trafik yaşamadık.
Yüklendiğimiz huzur ve neşeyi İstanbul trafiğine kaptırmadan
gece yarısından sonra eve vardık ve nefis bir son dakika kampı ile yaz sezonunu
kapadık.
Şimdi hedefte kış kampı var…
Yorumlar
Yorum Gönder