Balaban'da trekking

2023 bahar ayları yoğun bir iş temposu ile geçmişti. Çok fazla şehir dışı seyahat, yoğun iş temposu ve yaza giriş sebebiyle bir türlü kamp için vakit bulamadık.

Bir yandan çılgın enflasyonun yarattığı maliyet baskısı, öte yandan yaklaşan seçim yüzünden yaşadığımız stres nedeniyle bir türlü harekete geçemedik.

Mayıs ayının ortalarında Burak’ın dükkanında karar vermiştik ne yapmak istediğimize. Kırklareli civarı yürüyüş yapıp bir rota takip etmeye, sonrasında da hamaklar ile bir konaklama düzeneği kurmaya karar vermiştik. 

Ama günler haftalar birbirini kovaladı ve zaman ayıramadık bir türlü. Sonunda yangınları önlemek için uygulanan orman giriş yasağı öncesi yola çıkalım dedik.

Tam da bizim yola çıkmaya karar verdiğimiz Temmuz’un ilk haftası orman yasakları başladı. Biz yine de gidelim dedik ve sözleştik.

Burak ve Gökhan beni almak için Kağıthane’ye geldi. Eşyaları arabaya yerleştirdik. Yürüyüş yapıp hamakta uyuyacağımız için malzeme çok değildi. Ama yine de arabaya sandalyeleri ve çadırları koyduk.

Sabah erken yola çıkıp eski Kırklareli yolu üzerinden Saray’a vardık. Önce bir pastanede güzel bir kahvaltı ettik. Sonra yakındaki bir marketten basit ve hazır tüketilecek konserve tarzı yiyecek ve su aldık.

Hedefimiz Balaban köyü civarı. Benim önceden gittiğim ve kamp yaptığım bir bölge. Yürüyüş ve kamp için çok güzel mekanlar vardı.


Balaban’a vardık. Önce benim kamp yaptığım alanı bulup orada biraz zaman geçirdik. Eki günleri yad edip, nostalji yaşadıktan sonra, arabayla bir süre rota takibi yaptık. Bir sürü dere, beton menfez vs. geçtik ve tepelere tırmandık. 

Arada radar ya da telsiz istasyonun olduğu Mahya Tepe’ye de çıktık. İrtifa yaklaşık 1.100 metreydi ve güzel bir manzarası vardı. 

Arabayla keşif sürüşü yaptıktan sonra kurumuş bir dere kenarında durduk. Hafif hafif yağmur atıştırmaya başladı ama biz arabayı güvenli bir noktaya park edip, sandalyeleri açtık.


Çay ve bisküvi eşliğinde öğle yemeğini aradan çıkarttıktan sonra, çantaları sırtlayıp yürüyüşe başladık.

Çok güzel bir rota boyunca yürüdük. Önce dere yataklarını takip ettik, hatta dere geçişi yaptık. Sonra epeyi dik bir yamaçtan yukarı tırmanıp toprak bir yola vardık. Toprak yolu takip edip başka bir dere yoluna ulaştık. Oradan da başka bir dereyi takip ettik. Bu arada yağmur başladı. Ama çok sürmedi. Kıyafetlerimizi yağmura göre değiştirip durduk. Yağmurlukları bir giydik bir çıkarttık. 


Sonunda tepelerden, derelerden, geçitlerden yürüye yürüye en başta nostalji yaptığımız benim yıllar önce kamp yaptığımı noktaya orman içinden ulaştık.


Bölgede kamp yeri için kabaca araştırma yaptık ve kalacağımız yere karar verdik.

Bu yürüyüşü 3-4 saatte tamamladığımız için, bu sefer araba ile gittiğimiz yolu yürüyerek takip ederek arabanın yanına geri döndük. Toprak yoldan yürürken yeni yeni kamp alanları keşfettik. Daha doğrusu piknik alanları keşfettik. Çardaklar ve çeşme vardı. Arabayı getirip kamp alanımıza yerleştikten verdikten sonra bu bölgeyi tekrar inceleriz diye düşündük.


Eski kamp alanın yakınında 3 hamağın kurulabileceği düz ve üçgen şeklinde ağaçlık alan seçtik. 

3 ağaca 3 hamağı kurduk, üzerine tente gerdik, cibinlikleri kurduk. Bu arada hiç fotoğraf çekmemiş olmamız kötü oldu. Hazırlıkları tamamladıktan sonra arabadan sandalye ve masayı çıkartıp pratik yemeklerimizi yedik. Yine ciddi bir sivri sinek sorunu ile boğuştuk.

Gece, muhabbet edip telefondan Kukla Kabare seyredip gülmekle geçti.

Yatma zamanı şişme matlardan hamak içine destek yaptık. Alttan soğuk almamızı engelledi. Çok iyi bir yalıtım sağladı. Ama benim hamağı kurduğum ağaç aralığı dar kalmış. Gece boyunca hamak sarktı ve bir türlü rahat edemedim. 


Kısıtlı uyku ve sivri sinek sorununa rağmen geceyi rahat geçirdik.

Ateş yakmakla da uğraşmadık. Zaten orman yangını riski olan mevsime girmiştik. Hiç gerek yok dedik, eksikliğini de hissetmedik.

Kahvaltı sonrası yürüyüş ve bir sonraki kamp için alan keşfi yaptık. Önceki gün gördüğümüz alanı inceledik. Masalar, çardak, düz alan, arabayla sıfır erişim gibi ek avantajları olan şahane bir kamp alanı. Ama tabi yeme içme odaklı piknik alanı demek daha doğru. Pikniğe gidip, eve dönmek yerine çadırda kalınacak…

İleride bu bölgede kamp & piknik, yeme içme odaklı bir organizasyonu not ettik.


Sonrasında Dupnisa Mağarası’na gidelim dedik. Daha önce Gökhan’la yaptığımız uzun yürüyüşün bitiş ve kamp noktasını bulmaya karar verdik. Etrafta yürüyüş yapıp kamp alanını bulduk. Bulmakta da epey zorlandık aslında. Hem doğa değişmiş, hem de Dupnisa Mağarası civarı çok gelişmiş. Günübirlik tesisler ve büyük otopark alanları, yeme içme yerleri yapılmış. Biz gittiğimizde mağara girişi ve bir kır kahvesi dışında bir şey yoktu….

Doğa da değişmiş bu arada, bizim çadır kurduğumuz dere kenarındaki açıklık insan boyu bitkilerle dolmuş. İnternet pek iyi çekmiyordu. Ama ben eski kamp alanın lokasyonunu haritaya işaretlediğim için, GPS ile bulup bölgeye ulaştık. Kaldığımız yeri ararken baya bir ileri gitmişiz aslında.

Sonuçta mekânı bulduk, mağara yanındaki kır kahvesine döndük. Birer çay içip dönüş için yola koyulduk.

Yolda bir çeşme kenarında durup öğle yemeklerimizi yedik. Konserve ton balığı ve sıcak suyla pişirilen noodle…


Gelirken kullandığımız tenha ve manzaralı eski Kırklareli yolu üzerinden İstanbul’a döndük.

Yol sohbetinde, yaz aylarında günlük meseleler, iş ve tatil sebebiyle bir şey yapamayacağımıza karar verip, sonbaharda görüşmek üzere diyerek doğaya el salladık.

Temmuz 2023


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bozcaada ve tütsülenmiş Burak

Kındıracı İnönü