Kaçamak Kerevizdere

Kışın birkaç kamp planımız oldu. Ama hem süregelen ekonomik kriz hem de şubat başında meydana gelen deprem yüzünden bozulan moraller nedeniyle canımız bir şey yapmak istemedi. 

Zaten asıl hedefimiz bir kar kampıydı. Kar mar da yağmadı zaten. Bugün yarın derken mart ayını devirince e hadi, eski dosta bir merhaba diyelim dedik ve Kerevizdere’ye doğru yola çıktık.

Hafta sonu ve hava güzel ama ramazan ayı olduğu için etrafın tenha olacağını düşündük.

Önce Tekirdağ’da Melih Öge’de çorba molası verdik. Güzel bir sabah kelle paça çorbası üzerine yola devam ettik.

Malkara’dan otobana girip, Gelibolu’dan çıktık ve Eceabat’ta alışveriş yaptık.

Yol üzerinde Gökhan’ın eskiden hatırladığı bir kasaptan köfte aldık, fırından ekmek aldık, Şok marketten de diğer alışverişimizi tamamlayıp Kerevizdere’ye doğru yola devam ettik.

Öncesinde Alçıtepe’de kısa bir mola verip, son kalan birkaç küçük alışverişimizi de tamamladık.

Zaten defalarca gittiğimiz bir yer olduğu neyle karşılaşacağımızı biliyorduk. Eşyaları iki partide kamp alanına taşıdık.

Piknik madununda olduğumuz için masa, sandalyeler, dalış malzemeleri, çadırlar, yiyecek içecek derken yine bir dünya malzemeyi aşağı indirdik.


Hava çok güzeldi. Pırıl pırıl bir ilkbahar günü, güneş ısıtıyor ve etraf sessiz. 


Hızlıca çadırları masayı vs. kurup yerleştik. Hava serin olur, akşama belki yağmur yağar diyorduk ama öyle güzel bir hava ile karşılaştık ki tente kurmaktan vazgeçtik. Yerleştikten sonra yorgunluk kahvelerimiz içtik. 

Gökhan klasik eli boş dalışlarından birini daha yapıp bize gelirken aldığımız yiyeceklere şükür ettirdi. 

Akşama doğru sohbet, çay, kahve atıştırmalıklarla sohbet etmekle geçti. Sonra kamp ateşi için odun topladık. Bolca kuru odun bulduk, kış çıkışı ve yakın zamanda yağan yağmurlara rağmen oldukça kuruydular. Ufak ve denizden görünmeyecek korunaklı bir ateş yeri hazırladık. Alanı tüm kuru çam iğnelerinden ve kozaklardan temizledik. Ateş yerini küçük tutup etrafında geniş bir alanı toprağa kadar iyice temizledik. Sonrasında da ateşimizi yaktık.


Akşam yemeği için mangal hazırladık. Aldığımız köfteleri mangalda pişirdik. Köfte mucize eseri mükemmel lezzette ve kalitede çıktı. Közde domates ve biber ile ekmek arası köfteleri afiyetle mideye indirdik.

Gecenin ufak ama en değerli sürprizi Gökhan’ın ev yapımı Viskisi oldu. Önce kör olur muyuz esprileri havalarda uçuştu ama sonrasında o ufak şişe viski o kadar başarılı ve lezzetti geldi ki bir fıçı olsa içilirdi. Tabi ben hemen olayı bir boyut ileri taşıyıp, internette ev tipi demleme fıçıları buldum. Üstelik de tam bu iş için, 5 litre kapasiteli musluklu falan. Ama bizimkileri almaya ikna edemedim.  

Akşam herkes biraz sessizdi. Telefondan milli maç seyrettik, müzik dinledik. Gece o kadar berrak ve hava o kadar ılık ve açıktı ki uzun süre sadece gökyüzünü izledik. 

Tabi çenemiz düştü ve sohbet sohbeti konu konuyu açınca gene gecenin geç saatlerine kadar oturduk.

Sonunda uyumaya karar verdik ve yattık. Gökhan bir kamp gecesinde ilk kez uyudu. Bu sefer onu yalnız yatırdık.

Sabah da geç kalktık. Yayıla yayıla uzun bir kahvaltı yaptık. Gökhan sabah dalışından yine vazgeçti.


Öğlene doğru toplanmaya başladık. Gelirken taşıdığımız yiyecek, su gibi ağırlıkları artık gövdeye indirdiğimiz, bir kısmını da ağaçlıklarda açtığımız çukurlara gömdüğümüz için yükümüz daha hafifti. Ama yine de yukarı iki turda çıkarabildik.

Alçıtepe’de kısa bir atıştırma ve kola molası verdikten sonra Zığındere’ye gittik. O civardaki en sevdiğim kamp noktası. Daha önce iki kere gitmiştik. Birinde kışın ortasında Gökhan’la birinde de Atilla ve Ulvi ile. Mekânı Burak’a da göstermek istedik. Hala çok güzel, yolları biraz daha iyileştirilmiş. O nedenle ulaşım daha kolay olmuş. Bu da geleni gideni arttırmıştır muhtemelen. 

Böyle yerlerde kamp yapmak için artık tek uygun dönem kış gibi duruyor. Yaz aylarında zaten hem orman giriş yasakları hem de denize girmek için gelenler yüzünden böyle kolay ulaşılan yerlere gitmek akıl karı değil artık. 



Dönüş yolunda Gelibolu Malkara otobanında araba yıkama molası verdik. 

Dönüş saatimizi iftar saatine getirdiğimiz için yollar boştu. İstanbul’un iğrenç trafiğine takılmadan hızlıca eve ulaştık.

Her kamp dönüşü olduğu gibi yol boyu önümüzdeki sıkıcı iş günlerini ve bir sonraki kampın nerede ne zaman ve nasıl olacağını konuşup durduk.

Mart 2023

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bozcaada ve tütsülenmiş Burak

Balaban'da trekking

Kındıracı İnönü