Kardeşler Takımı

Kardeşler takımı...

Aslında 4 kardeşiz ama birimiz biraz uzak kaldı son dönemlerde.
Kardeş derken kan bağı olmasa da bazen kardeşten öte.
Uzun zamandır ev iş arasında yuvarlanan insanlar olarak bir türlü zaman bulamıyorduk bir araya gelip de zaman geçirmeye. Sonunda şubatın son haftası Atilla, Gökhan ve ben Gelibolu yarımadasında bir hafa sonu geçirelim dedik. Gökhan serbest dalış ve zıpkın avcılığı yaparken biz de Atilla ile doğada ve açık havada olmanın mutluluğunu yaşarız demiştik.
Cumartesi sabahı erkenden çıktık yola. Ilık ve güneşli bir kış hafta sonu bekliyordu bizi. Yolda mola verdik elbette ve bu molanın en büyük olayı ise Gökhan’ın marketteki onlarca seçenek içinden tereyağlı gibi tadı olan bilinmedik acayip bir şekeri alması oldu. Yol boyunca kendisi ile bayağı bir eğlendik…


Günün sürprizi ise Tekirdağ’daki bakım evinde kalan babamı ziyaret etmek oldu.
Yolda oyalanınca Gelibolu yarımadasına varmamız da biraz geç oldu tabi.
Gökhan’ın aklında birkaç noktada dalış yaparak av denemek var. Gelibolu milli parkına girer girmez önce Kabatepe’ye doğru gidip Büyük Kemikli ve Küçük Kemikli burunlarına doğru devam ettik.
Burada Gökhan kısa süreli bir dalış yaptı biz ise Atilla ile kumsalda oturup açık havanın ve deniz kokusunun tadını çıkarttık. Hava şartları pek müsait olmadığı için Gökhan eli boş döndü.

Küçük Kemikli

Sonrasında önce Seddülbahir köyünden geçip ardından Alçıtepe köyüne devam ettik, orada Gökhan’ın önceden kaldığı bir pansiyona uğrayıp konaklama için gerekli işlemlerimizi yaptık.
Şehitler Abidesi’nin ışıklandırması yenilenip, gece de ziyarete açıldığı için akşam karanlığında nasıl görünüyor diye merak ettik ve ziyarete gittik. Gerçekten de başarı bir aydınlatma olmuş.

Şehitler Abidesi gece daha bir güzel

Akşam yemeği yemek için Eceabat’a gittik. Kış zamanı hemen hemen bütün restoranlar kapalı olduğundan küçük bir lokantada balıklarımızı yedik, sonrasında Kilitbahir’de deniz kenarında biraz oturup, pansiyona döndük.
Sabah odamızın önündeki bahçe içinde kahvaltımızı edip Seddülbahir’e Çanakkale Zaferinin yaşandığı tabyaları ve sahilleri gezmeye gittik. Ortada daha Türkiye adına hiçbir şey yokken yapılan Britanya anıtı en ilginç olan anıt. Türklerin inanılmaz direnci ve vatanseverliği bir yana, Britanya’nın neden “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” olduğunun kanıtı. “Helles Memorial”  açılış tarihi 1924. Şehitler abidesi açılış tarihi ise 1960.
Civarda Seddülbahir Kalesi, Tabyalar, İlk Şehitler Anıtı, İngilizlerin ve Fransızların çıkartma yaptığı sahil vb. birçok anıt var. Hepsi ya restore edilmiş ya da ediliyor. Her Türk’ün mutlaka görmesi ama tarihi gerçekleri de öğrenerek süzgeçten geçirilmesi gerekiyor. Civarda anlatılan melekler indi şeytanlar kaçtı, mezarsız şehitlerin hayaletleri gibi hurafelere kulak asmamak lazım. 
Gelibolu gezisine gelen insanların yarımadanın en ucu olduğu için genelde pas geçtiği bir yer Seddülbahir. Bence en önce gidilmesi gerek yer.

Topçu bataryası düşman gemilerini avlarken
Ardından Şehitler Abidesini bir de gündüz gezdikten sonra Gökhan’ın daha önceden yerini öğrendiği ama gitmediği Kerevizdere isimli küçük koya gittik. Arabayla erişim olmayan bu koya 500 metre civarı bir yürüyüş ile ulaşılıyor. Aracı asfalt yoldan içeri doğru toprak yola bırakıp yokuş aşağı yürüyerek koya ulaştık. Balıkçılar ve bazı köylülerin önceden geldiği belli. Kampçılar da vardı.  Etrafta epey çöp vardı. Magandalık kültürümüzün ayrılmaz bir parçası oldu.
Sahile geçici kampımızı kurduk. Gökhan dalış malzemeleri ile av meralarını keşfe gitti, ben ve Atilla sahil de ateş yakıp müzik dinledik, kahve içip güzel havanın tadını çıkarttık.

Öğleden sonra bu sefer milli parkın diğer tarafına yani Arıburnu tarafına doğru gitmeye karar verdik.
Tabi Alçıtepe’den geçerken peynir helvası almayı ihmal etmedik.
Ziyaret merkezi önünden geçerek Kanlı Sırt, Lonepine, Arıburnu, Anzac koyu,  57. Alay, Conkbayırı,  gibi belli başlı yerleri dolaştıktan sonra gezimizi bitirerek akşamüzeri dönüş yolculuğuna geçtik.







Ortaya karışık tadında bir hafta sonu oldu bizim için. Kardeş gibi yakın 3 arkadaş, biraz doğa, biraz tarih, bolca muhabbet ve yemekle geçen harika bir hafta sonu kaçamağıydı.
Bu geziden kalan miras ise Kerevizdere’de geçirilecek bir hafta sonu kampının planları oldu…

Şubat 2017




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bozcaada ve tütsülenmiş Burak

Balaban'da trekking

Kındıracı İnönü