Operasyon: Angus
Geçen sene kış kampı yapamamıştık. Bu sefer kışı atlamayalım
dedik. Ulvi çok istekliydi. Yazdan beri kamp yapmamıştı. Ekim kampına cuma akşam
karar verip sabahına yola çıktığımız için kimseye haber vermemiştik. Atilla bir dahaki sefere bana son dakika olsa
da haber verin demişti. Ona da haber verdik ve gelirim dedi.
4 Angusçuk |
Böylece Angus gibi yemeğe programlanmış 4 Angusçuk, ılık bir
Şubat kampı için rotayı tekrar, hem de neredeyse tam 2 sene önceki aynı tarihte,
Zığındere’ye çevirdi.
Hafta boyunca hava raporları ılık ve güneşli gündüzler,
serin ama dondurucu olmayan yağışsız geceler vadediyordu. Biz de kararı verdik.
Alışveriş kısmını izinli olduğu için Gökhan üstlendi.
Füzyon mutfağının yeni nesil şefi Ulvi ise tavuk kanat terbiye
etmeye gönüllü oldu.
Ben yeni aldığım döküm ızgara ve tavuk çevirme aparatını denemek
için bütün piliç siparişi verdim.
Ayrıca rakı içip bolca meze de yapmaya karar verdiğimiz için
genişçe bir sipariş listesi hazırladık.
Gökhan her şeyi aldı.
Önce geceden yola çıkılacakmış gibi konuşuldu ama sabah 8:00
den sonra hava aydınlandığı için 5 civarı çıkmaya karar verdik.
Ulvi, polis kontrolü, kaybolma gibi maceralardan sonra anca
5’e doğru bana gelebildi. O sırada Atilla hafif sarhoş haliyle Ömür
Starbucks’ta kahve içip uyuklayarak 45 dk. boyunca bizi bekledi. Onu kurtarıp
Gökhan’ı almak üzere KoM’a gittik.
Eşyalar zaten arabadaymış. Ulvi’nin araba ile gitmeye karar verdik ve
eşyaları, evet, malzemeler değil eşyalar çünkü küçük bir kamyoneti dolduracak
kadar eşya vardı, Ulvi’nin arabasının devasa bagajına doldurduk. Hatta bazı
çantaları da arabanın içine aldık. Konfordan ödün vermedik, hatta yedekli bile
hazırlandık.
Biz Atilla ile arka koltuğa yerleşik. Uyuklayarak Tekirdağ’a
kadar geldik. Henüz gün doğmadan Melih Öge’de çorbalarımızı ve çaylarımızı
içip, yine hafif uyuklayarak (aslında horlayarak) Gelibolu’ya vardık. Bazı
eksikleri, mesela Ulvi’nin yapmaya talip olduğu ama evde unuttuğu terbiyeli
kanatlar gibi, Migros’tan tamamlayıp, Eceabat içinden ekmek ve bira alıp Zığındere’ye
vardık.
Önce toprak yolda keşif yaptık. Nede olsa Ulvi’nin araba
yere biraz daha yakın ve oldukça yüklü olduğu için iyice çöktü. Bir de zemin
hafif çamurlu olduğu içi aracın o yolda ilerleyip ilerleyemeyeceğine emin olmak
istedik. Sonuçta arabanın gidebileceğine ama bizim yürümemiz gerektiğine karar
verip kısmen yürüyerek kısmen arabada yaklaşık 1 km yolu geçerek deniz
seviyesine ulaştık.
Zığındere 2 sene öncesinden hiç farklı değildi. Aynı
derecede harika! Aynı noktaya yerleştik. Aslında pek de yerleştik denemez,
bolca malzemeyi sağa sola dağıtıp masa & sandalyeyi kurup kahvaltıya
giriştik.
Kahvaltı kampın en önemli öğüdür |
Ne de olsa kahvaltı kampın en önemli öğünüdür.
Öğleden sonra Gökhan dalışa gidince biz de çadırları ve
tenteyi kurmaya başladık. Gökhan dev gibi bir levrekle geldi. Normalde o balığı
bir güzel ızgara yapmak vardı ama o kadar çok yemek almıştık ki balığı Ulvi’nin
eve götürmesine izin vermek daha iyi oldu.
Levrek abi ile Gökhan bey |
Sonrasında biraz oyun biraz keşif biraz etrafı toparlamak
derken yemeğe giriştik.
Ama ne yemek…
Ulvi’nin tarifi sos ile terbiye
edilmiş kanatların yanına piliç çevirme, közlenmiş biber ve patlıcan ile
yapılan mezeler, süzme yoğurt ile yapılmış haydari, özel alınmış koyun peyniri
vesaire, vesaire, vesaire… tam bir şölen. Hatta öyle çok geldi ki bir kısmını
yiyemedik. Aslında piliç varken kanat gereksiz gibi görünebilir ama piliç kısmı
yemekten çok deneysel çalışma. Ve gerçekten çok lezzetli oldu. Kanat ve piliç
çevirme o kadar fazla geldi ki, Atilla’nın yerlere saçtığı bir kısım kanata hiç
üzülmedik.
Chicken translate 😄 |
Gece boyunca rakı ve şalgam eşliğinde yavaş yavaş yemeğimizi
yedik. Angus gibi yedik…
Müzik dinleyip sohbet ettik. Yıldızları seyrettik. Angus gibi yedik..
Biraz daha Angus gibi yedik. Sonra da yattık.
Yiyeceksen hakkını vermen gerek |
Atilla ile uzun zamandır kullanmadığım 3 kişilik büyük
çadırı kurduk ve içine şişme yatağı yerleştirdik. Yatağı en son Gökhan
kullanmıştı ve yatak inmişti. Yatak uzun süre inmedi ama biz üzerine yatınca ki
saat 1 civarı yatmıştık, herhalde baskı
ile çok hafif inmeye başladı. Sabah 5 civarı yatağın zemine indiğini fark edip
uyandım. Daha önce evde test etmiştim. 1 saat üzerine yatmış ve 3 gün boyunca
salonda şişik tutmuştum ve inmemişti. Sonuçta indi biz de yedekte tuttuğumuz
şişme matları şişirip onların üzerinde uykuya devam ettik.
Rahat, üşümeden, birkaç kesinti ile geçen güzel uykudan
sonra sabah 9:00 civarı uyandık. Ateşi tekrar yakıp ekmek kızartarak geniş
geniş kahvaltımızı yaptık. Her zamanki gibi enfes bir kamp kahvaltısı oldu.
Hava da harika ve güneşli. Serin ama üşütmeyen bir hava. Günün geri kalanını
Gökhan denizde biz kumsalda geçirdik.
Kampın en güzel tarafı, gönlünce eğlenmektir |
Bu arada at-adam bize sinsice saldıran kırmızı torbayı son
anda fark edip hakladı. Ona şükranlarımızı sunarız. Tarihin gördüğü en korkunç
kırmızı torbaydı.
Sonra Gökhan sudan 2 orta boy balıkla çıktı. Onları da ben
aldım. Öğleden sonra yemeği olarak akşamdan közlediğimiz patatesleri, kalan
sucuğumuzu, peynirleri yiyip yavaş yavaş toparlanmaya başladık.
Ne yazık ki bu kampın acayipliği de Atilla’nın başına geldi.
Bize öğle yemeği hazırlarken parmağını derince kesti. Hemen müdahale ettik, ilk
başta dikişlik gibi görünüyordu. Kanı durdurunca bir daha baktık. O kadar kötü
görünmedi. Pansuman yapıp tekrar kapattık. İstanbul’a kadar idare edeceğine
karar verip acele etmeden toparlanmaya başladık.
Tam hava kararırken yola çıktık. Ulvi arabayı biz olmadan
yolun en tepesine, asfalta kadar çıkarttı. Biz de tüm yolu yürüdük. Sargıyeri
şehitliğine yakın ter içinde arabaya bindik.
Sonrasında hiç durmadan Malkara’ya kadar geldik. Malkara ile
ilgili sevgi ve sempati dolu fikirlerimizi birbirimize iletip, Yaman
peynircilikte alışveriş için durduk. Çay eşliğinde peynir helvası yedik, biraz
peynir aldık. Sonrasında da Melih Öge’ye kadar devam ettik. Çorba ve köfte
eşliğinde akşam yemeğini de aradan çıkartıp, İstanbul’ döndük.
Atilla ertesi gün parmağını doktora gösterdi ve maalesef 4
dikiş atıldı. Geçmiş olsun Ati!
Şubat 2020
Yorumlar
Yorum Gönder